Kahkaha

Bayıldım

Cool

Kızgın

Mahcup

Öğretici

Şaşkın

Suskun

Tatlı

Üzgün

Süper

Cinnet

Ana Sayfa » Edebiyat » Cinnet
Cinnet
İçeriği Puanlamak İstermisiniz ?
[Toplam Oy: 0 Puan: 0]

Aceleci hareketlerle cep telefonunun ekranındaki dijital saate baktı ve bir küfür salladı. Yürüyen merdivenin kayan basamakları üzerinde hızla koşarak çıkmaya başladı. Yanlarından geçerken rahatsız ettiğini düşündüğü bir kaç kişiden, merdivenin sonunda geriye dönüp bakmadan yaptığı bir el hareketi ile topluca özür diledi. Merdivenin bitimindeki köşeyi de hızını kesmeden dönerek önünde uzanan geniş salonun sonundaki çıkış turnikelerine doğru yöneldi. Turnikeleri geçerken göz göze geldiği güvenlik görevlisiyle selamlaşırken kaybettiği eski temposunu yakalayamasa da önünde uzanan dar ve uzun koridor boyunca elinden geldiğince hızlı bir şekilde ilerlemeye devam etti. Koridorun sonunda karşısına çıkan ve öncekine göre daha dik ve uzun olan ikinci yürüyen merdivende de beklemeyerek yürümeye devam etti.
Normal zamanlarda şimdi üzerinde yürüdüğü bu merdivene geldiğinde, yer altında kalmış olmasına bağlı olarak vücut ısısı birkaç derece artmış ve ruhu daralmış olurdu. Daha ilk basamağa adımını atar atmaz, vücudunu soluna doğru döndürür, sağında kalan korkuluğa iyice yanaşırdı. Sonra başını yukarıya doğru çevirir ve kendisini hayatın akışına bırakır gibi basamakların akışına bırakırdı. Vücudu fizik kurallarına inat yukarı doğru kayan bir merdivenle bütünleşirken; bakışları, insana bir çukura kapatılmış hissi vererek  zaten sıkılan ruhunu iyice daraltan kasvetli tavana çevrilirdi. Yüzü ilahi bir müjde bekler gibi yukarıya dönük, merdivende akıp giderken; önce kulağına dolan sesler değişir, ardından da havanın yüzüne çarpan nemi ve kokusu. Nihayet, tohumunu patlatıp üstünü örten son toprak tanesini de yanı başına devirip yuvarladıktan sonra güneşe –merhaba- diyen, taze bir filiz gibi açardı gözlerini, üstünde gittikçe büyüyen mavi gök yüzüne. Üzerinde durduğu basamak en üste geldiğinde, yeniden doğar gibi gibi atardı ilk adımını Üç Kuyular meydanının kalabalık caddesine. Aceleci hareketlerle cep telefonunun ekranındaki dijital saate baktı ve yeniden bir küfür salladı. Yürüyen merdivenin kayan basamakları üzerinde hızla koşarak çıkmaya
Şimdi metrodan caddeye çıktığında, aklından yaptığı kabaca bir hesaplamaya göre, son otobüse yetişebilmek için topu topu bir, bilemediniz iki dakikası kalmış olabileceğini düşündü. Metro çıkışı ile durak arasındaki pazar yeri olarak da kullanılan boş alanda koşarak ilerlerken, başındaki şapkasını sol eline aldı. Bir yandan da yeni yeni görüş açısına giren ……numaralı durağa yanaşmış olan otobüsü gözetliyordu. Bir ara,yanında koşan sokak köpeklerini fark edip, irkilir gibi oldu. Ancak zararsız olduklarını ve sadece kendisiyle oynamak istediklerini anlaması uzun sürmedi. Otobüse iyice yaklaşmıştı ve artık direksiyon başında oturan şoförü görebiliyordu. Şoför; sol kolunu kaldırıp saate bakar gibi yapınca, aniden durup, iki elinin ikişer parmağını dilinin üzerine yerleştirerek kesik kesik üç kere ıslık çaldı. Şoför soluna dönüp sürgülü camı araladı ve ıslık sesinin geldiği tarafa doğru baktı. Kaldırdığı iki elini birden kendisine doğru sallayan karaltıdan tarafa – gördüm – der gibi bir işarette bulunarak, sürgülü camı tekrar kapattı.

Otobüsün iki basamağını çıktıktan sonra,  sol eliyle elektronik biletini okuturken, sağ elini bir teşekkür belirtisi olarak kalbinin üzerine koyup başını hafifçe öne eğdi. Otobüs şoförü de başını hafifçe öne eğerek onu selamladı. Kendisinin binmesi ile otobüsün hareket etmesi bir olunca şoförün kendisini beklediğinden kesin olarak emin oldu ve ona karşı derin bir minnet duydu. Hareket eden otobüsün arka koltuklarına doğru ilerlerken, geride kalan köpeklere el sallayarak, belli belirsiz bir bay bay hareketi yaptı. Arkaya doğru ilerlerken şoförün iki koltuk arkasında oturan yirmi beş yaşlarındaki genç adamın yüzüne baktı. O da kendisine baksa selam verecekti ama adam elindeki cep telefonunun ekranı ile o kadar meşguldü ki yanından geçenle hiç ilgilenmedi bile.Veremediği selamın kendinde kalan ağırlığı ile otobüsün arka koltuklarındaki yalnızlığına doğru yuvarlanırcasına ilerledi.Şoförün Otobüsün vites değişikliğinde hafif sendelediyse de kendisini toparlayıp koridorun en sonundaki koltuğa yığılırcasına oturdu.Yollar neredeyse bomboştu. İlk üç durakta kimsecikler yoktu ve otobüs bu durakların önünden sağ şeride yanaşma gereği bile duymadan geçip gitti. Bir sonraki durakta bekleyen yedi sekiz kişilik bir grup vardı. Şoför otobüsü yavaşlatarak sağa sinyal verdi ve bu durağa yanaştı. Gruptan ayrılan yirmili yaşlardaki iki bayan yolcu otobüsün gürültülü bir şekilde açılan kapısından içeriye girdiler. Otobüs hareket ederken, durakta kalan arkadaşlarına el salladılar. Kızlardan birisi giriş kapısının yanındaki ilk koltuğa, diğeri şoförün arkasındaki ilk koltuğa ayrı ayrı oturdular. İkisi birden, kucaklarına aldıkları çantalarından neredeyse birbirlerinin kopyası hareketlerle elektronik biletlerini çıkararak sayaçta okuttuktan sonra, koridor boyunca ortalara doğru ilerleyip arka arkaya iki koltuğa oturdular. Otomat hareketlerle çantalarından önce cep telefonlarını, ardından da kulaklıklarını çıkardılar. Kulaklık kablosunun bir ucundaki soketi telefonlarına, diğer ucundaki iki küçük hoparlörleri de kulaklarına monte ederek,  telefonları ile entegre oldular. Kısa bir süre sonra parmaklar ekran üzerinde gittikçe artan bir hızla devinmeye başladı. Arka koltukta oturan adam bir rahatlama hareketi ile kollarını yana saldı. Nereden baksan ineceği durağa kadar en az kırk dakika daha yolu vardı. Gözlerini kapattı , başını ensesinden geriye doğru yavaşça esneterek bekledi. Yüzü tavana dönük şekilde, birkaç kere derin nefes alıp verdikten sonra, boynunu düzeltip gözlerini açtı.

Gözlerini açar açmaz kendisini çok rahatlamış ve zinde hissetti. Enerji doluydu. Hatta saf enerji olmanın ne demek olduğunu bilseydi, belki de öyle olduğunu söyleyecekti. Bir an otobüsün nerede olduğunu anlayabilmek için pencereden dışarıya bakmayı aklından geçirdi. Ancak otobüsün tüm camları birer LCD ekrana dönüşmüş ve dışarısı görünmüyordu. Bakışları kendiliğinden otobüsün ön camına doğru yöneldi. Yönelmesiyle birlikte de yaşadığı şaşkınlık katlanarak arttı. Ön cam artık resmen dev bir bilgisayar ekranıydı.Otobüse sonradan binen iki kızın oturduğu koltukların üzerinde şimdi neredeyse kızların ebatında kocaman iki akıllı telefon duruyordu. Telefonların ekran yüzeyleri, mekanik sesler çıkararak akan yazılarla sürekli değişiyor, kulağa takılan uçları boşta kalan kulaklık kabloları ise yer çekimsiz ortamdaki cisimler gibi havada asılı duruyorlardı. Bakışları şoförün iki koltuk arkasında oturan genç adama yönelince onun da farklı durumda olmadığını gördü. Şaşkınlık içinde gözleri şoförü aradı ama onu da yerinde göremedi. Otobüsün ne direksiyonu ne şoför koltuğu ne de şoförü vardı. Dev bir ekrana dönen ön camındaki sanal yolda çizgi halinde bir şerit akıyor; sağdan soldan başka araçlar geçiyor ve nadiren de olsa kaldırımlarda yürüyen insanlar görünüyordu. Kendi kendine -bir MATRİXimiz eksikti diye aklından geçirdi. Asabi bir şekilde önünde duran ve bir boruyu andıran metal direğe monte edilmiş stop düğmesine uzandı ve kuvvetlice bastı. Daha düğmeye basar basmaz otobüsün içi, -GEÇERSİZ UYGULAMA, GEÇERSİZ UYGULAMA- diye sürekli tekrar eden elektronik bir sesle doldu. Aynı anda da ne olduğunu bile anlayamadan,  yukarıdan uzanan dev bir işaret parmağı adamı ön camdaki ekranın üzerine doğru hızla fırlattı.
O savruluşla artık dev bir bilgisayar ekranına dönüşmüş olan otobüsün ön camına çarptı. Çarpma ile birlikte altında MESAJLAR yazan bir mektup zarfının olduğu kısımdan ekranın içine girdi. Savrulurken bir refleks olarak gözlerini kapatmış ve başını iki kolunun arasına sıkıştırarak korumaya almıştı. Ancak tuhaf bir şekilde hiçbir şeye ne çarptığını ne de temas ettiğini hissetmedi bile . Gözlerini açtığında kendini çok sayıda kapının açıldığı geniş ve aydınlık bir salonun ortasında buldu. En yakın kapının üzerinde büyük harflerle ANNEM yazıyordu. Stop düğmesine bastığı anı hatırlayarak, bir şeye dokunup dokunmama konusunda kararsız kalmasına rağmen, insani merakına engel olamayarak çekine çekine de olsa kapıyı araladı. Aralanan kapının açıldığı odada ne zamandır görmediği annesi ile göz göze geldi. Kapı açılır açılmaz annesi yöresel şivesi ile –Guzum ortalık garışık, kendine dikkat et emi,Allah’a emanet ol- dedikten sonra aniden kayboldu. O odadan dışarı çıkarak üzerinde EŞİM yazan başka bir kapıdan içeriye girdi. Bu sefer, çekingenliğini üzerinden atmış ve daha rahattı. Kapı açılır açılmaz, eşi telaşlı bir yüz ifadesi ile -Aşkım nerede kaldın?Merak ettim seni- dedi ve sözleri biter bitmez o da gözden kayboldu. Sırasıyla bir çok odaya girip çıktı. Aydınlık salonun en uzak köşesinde üzerinde TANRI yazan bir kapının önünde durup bekledi. Bir hayli çekingen, hayli korkarak, ama yine o insanı insan yapan merakına engel olamayarak eli kapı koluna uzandı. Tam açacakken koridor -ALARM, ALARM; YETKİSİZ GİRİŞ, YETKİSİZ GİRİŞ- diyen bir elektronik sesle yankılandı. Yine nereden geldiğini anlayamadığı kocaman bir işaret parmağı, onu hızla sürükleyip oradan uzaklaştırarak “OYUNLAR” yazan bir kapıdan içeri fırlatıverdi. Bu sefer de kendisini bir anda, tuhaf sesler çıkaran irili ufaklı bir sürü kuşun arasında buldu. Derken ne olduğunu anlayamadan, koca parmak tekrar belirerek onu dört kuşla beraber bir sapana yerleştirip yarı karanlık bir boşluğa doğru fırlattı. Kader birliği ettiği kuşların trajik çığlıkları eşliğinde dev kayaların üzerine doğru hızla ilerlerken; bindiği otobüsün arka sol lastiğinin bu hat boyunca sayısı hiç de  az olmayan derince bir çukura hızla girip çıkmasıyla sarsıldı. Kuşlarla birlikte çarptıkları kayalar birbiri ardına yuvarlanıp düşerken, kuşların zafer çığlıkları arasında oturduğu koltukla arka kapı arasındaki metal direğe başını çarparak uyandı. Kendine gelmesi uzun sürmedi. Otobüsteki diğer yolcular inmiş, sadece kendisi kalmıştı. Sağ tarafta gördüğü büyük bir iş yerine ait ışıklı tabela iki durak sonra inmesi gerektiğini haber veriyordu.Yavaşça yerinden doğruldu. İneceği durağa yaklaşınca bir şey hatırlamış gibi hafifçe gülümseyerek karıncalanan parmak uçları ile stop düğmesine bastı. Önündeki – kırmızı , inecek var- ikaz lambası yanan şoför aynadan adama doğru baktı. Adam da aynaya doğru elini kaldırıp “İyi geceler, son seferindi sanırım, geçmiş olsun kaptan!” diye seslendi. Şoför de başını hafifçe salladıktan sonra “Size de hayırlı istirahatler Memur Bey.”diye karşılık verdi.

Polis indiği kaldırımda durup otobüsün geçmesini bekledi. Yolun karşısına geçip bir sokak lambasının aydınlattığı köşeden dönerek dar bir sokağa girdi. Önünde durduğu apartmanda hiç ışık yanmıyordu. Apartman giriş kapısını gürültü etmemeye dikkat ederek açtı. Kendiliğinden yanan kat lambalarının izini sürerek sessizce altıncı kata kadar çıktı. Oturduğu dairenin kapı kilidini sessizce açıp içeri girdi. Aynı sessizlikle yatak odasına geçip üniformasının montunu çıkarırken, önce isle karışık yanmış otomobil lastiği, sonra hafif biber gazı kokusu çalındı burnuna. Hapşıracak gibi oldu fakat zor da olsa kendini tuttu. Koridorun lambasını açıp sessizce kızının odasının kapısını araladı. Oda boştu. Sonra oğlunun odasına baktı. Orası da boştu. Bu defa telaşla yatak odasının lambasını açtı .Karısını da yatakta göremeyince altı ay önce boşandıklarını hatırlayıverdi. Kendisini anlamsız bir ağırlık gibi yatağın üzerine bıraktı.Tam gözleri tutmuştu ki aniden yataktan fırlayıp dış kapıya koştu. Kapıyı açıp kapının üzerinde unuttuğu anahtarı alacaktı, ama anahtar kapıda yoktu. Vestiyerin üzerinde duran anahtarı görüp, kapıyı sertçe çarptı. Emniyet sürgüsünü kapatıp evdeki tüm odaların lambalarını açtı.
Dairesinden yükselen silah sesiyle birlikte, komşularından birisi, yatağında yavaşça diğer tarafına doğru döndü.

Cinnet - Yorumlar

YORUMLARINIZI PAYLAŞIN

 

Yapılan Yorumlar

gülsevil başaranbilek21 Kasım 2023

Değerli kalemdaşım Hakan Yakıcı’nın, ilk defa okuduğum fantastik gerilim türündeki öyküsü diğer türlerdeki gibi oldukça başarılı. Kalemi daim olsun.

BENZER İÇERİKLERİlginizi çekebilecek diğer içerikler

3K Kadın Kahve Kedi

3K Kadın Kahve Kedi 15 Nisan 2024

Kemal Tahir

Kemal Tahir 11 Nisan 2024

Rıfat Ilgaz

Rıfat Ilgaz 11 Nisan 2024

Abdülhak Şinasi Hisar

Abdülhak Şinasi Hisar 11 Nisan 2024

RASTGELE İÇERİKLER

Psikosomatik Hastalık Nedir Füruzan Soğan Suyunun Tavuklar Üzerindeki Etkisi Abbas Sayar Bir Yıl Daha Evde Bebek Ürünleri Yaparak Para Kazanmak

FACEBOOK'TA BİZ

Kezban.Net Bir Firma Rehberi Projesidir 

Kezban.Net - Tüm Hakları Saklıdır